: Health,Psychology,Sağlık Blog-: şeker
şeker etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
şeker etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
15.11.2008

Diyabet riskinden nasıl korunursunuz?

0 yorum


Diyabet hastalığı dünyada ve Türkiye'de giderek yaygınlaşıyor. Türkiye Diyabet Vakfı Başkanı Prof. Dr. M. Temel Yılmaz; risk taşıyan kişilere özel önerilerde bulundu.
Diyabet hastalığı dünyada ve Türkiye'de giderek yaygınlaşıyor. Türkiye Diyabet Vakfı Başkanı Prof. Dr. M. Temel Yılmaz; risk taşıyan kişilere bir 'adımsayar' alıp, günde en az 10 bin adım atmalarını öneriyor..Diyabet ya da şeker hastalığı, günümüzde hemen her ailede bir ya da birkaç kişiyi etkiliyor. Özellikle son 20 yıldır, tüm tahminleri altüst edecek kadar hızlı bir yayılma gösteriyor. Dünyada 250 milyonu aşkın diyabetli, bu sayının iki katı kadar da gizli şeker hastası olduğu tahmin ediliyor. Ülkemizde ise, 6 milyonu aşkın diyabet hastası yaşıyor. Hastalığın başlangıç dönemi, 40'lı yaşlardan çocukluk çağlarına kadar iniyor. Diyabetin Türkiye'de ve dünyada bir salgın gibi yayıldığını belirten Türkiye Diyabet Vakfı Başkanı Prof. Dr. M. Temel Yılmaz, bu hastalıkla ilgili sorularımızı yanıtladı:
BESLENMENİZE DİKKAT EDİN!* Diyabetli hasta sayısı son yıllarda neden bu kadar arttı?Bunun en önemli nedeni; hızla gelişen teknolojinin yarattığı yeni yaşam modelidir. TV, bilgisayar ya da internet başında geçirilen hareketsiz saatler, otomobilin günlük yaşamımıza girmesi, egzersizin azalması, fastfood'un yayılması hem obezitenin, hem de gizli şeker ve diyabetin gelişimini hızlandırdı.
* Diyabet nasıl önlenir?Riskli olan ya da tokluk kan şekeri ile gizli şekeri olduğu saptanan kişiler, ilaç kullanmadan diyabetin gelişini geciktirebilir ya da önleyebilir. Finlandiya'da yapılan bir çalışma; her gün bir saat yürüyen kişilerde diyabet oluşumunun yüzde 35 engellendiğini gösterdi. Risk taşıyan kişiler bir 'adımsayar' alıp, günde en az 10 bin adım atmaya yani yaklaşık 6 km. yürümeye çalışabilir. Gizli şekeri önlemenin en iyi yöntemi; uygun bir beslenme programı ile ideal kiloya dönmektir. Gizli şeker döneminde, ara öğünlerde insülin salgısını tetikleyecek hızlı emilen karbonhidratlı gıdalardan (Şekerleme, meyve, simit, beyaz ekmek vb.) kaçınılmalıdır. Ara öğünler glisemik indeksi düşük ve emilimi yavaş gıdalardan (Kepek, çavdar, yulaf, tam buğday ekmeği vb.) hazırlanmalıdır. Ana öğünlerde ise, aşırı yağlı ve kolesterolü yükselten gıdalar tüketilmemelidir.
* İnsülin tedavisi ne zaman gerekir?Hastalığın nedeni insülin eksikliği olduğu için en fizyolojik tedavi de insülin tedavisidir. İnsülin alışkanlık yapmaz. Kan şekeri aşırı yükseldiğinde, gebelikte, ameliyatlarda geçici olarak insülin verilip; sonra ağızdan hap tedavisine dönülebilir. A1C testi yüzde 8'in üzerinde olan hastalar, mutlaka insüline başlayarak bunu yüzde 6.5'in altına indirmelidir.Tokken ölçtürün!Gizli şeker nasıl anlaşılır? Gizli şeker, insülinin düzensiz ve aşırı salgılanmasıyla ortaya çıkar. Şiddetli acıkma atakları, açlığa tahammülsüzlük, baş ağrısı, fenalık hissi, tatlı krizleri, hamurlu gıdalara eğilim, yemekten sonra ağırlık çökmesi ve uyku eğilimi belirtilerindendir. Tokluk kan şekeri yemekten sonraki ilk 2 saat içinde 140-199 mg/dl arasında olanlar, diyabet açısından riskli olarak kabul edilir.A1C testi yaptırın!Diyabetli bir hasta, organ hasarlarından nasıl korunur?Diyabetin başlangıcından itibaren 10 yıl boyunca genel olarak hastayı uyaran ya da yaşam kalitesini bozan bir bulgu olmaz. Hastalık sinsice seyreder. Bu süreç, hasta açısından yanıltıcıdır. Burada en önemli tanı aracı, A1C testidir. A1C testi diyabet hastasının 2 aylık kan şeker ortalamasını gösterir. ORGANLARINIZ HASAR ALABİLİR! Kişinin A1C testi, yüzde 6.5 değerinin altında olmalıdır. Beyaz alanda yer alan bu değerin altında, diyabete bağlı organ hasarlarının gelişmediği kabul edilmektedir. 6.6-8.0 değerleri arasına denk gelen sarı alanda ise; büyük damar hasarı, hipertansiyon, koroner bozukluğu, diyabetik ayak ve inme gibi problemler boy gösterebilmektedir. Eğer bu değer 8.1 ve üstünde ise; bu kez küçük damar hasarı, göz bozukluğu, böbrek bozukluğu ya da ayak sinir hasarı oluşabilir.Kimler risk taşıyor?* Ailesinde diyabetli kişiler olan herkes. * Doğum sırasında 20 kilodan fazla kilo alan ya da 4 kilodan daha ağır bir bebek doğuran anneler. * 45 yaşın altında, yüksek tansiyonu bulunan, kan yağları yüksek olan ya da şişmanlık sorunu yaşayan kişiler. * Amerikan Diyabet Birliği'ne göre; 45 yaşın üzerindeki herkesin glikoz yükleme testi yaptırarak, kapsamlı bir kontrolden geçmesi gerekmektedir.

1.09.2008

ŞEKER HASTALIĞI (DİYABET)

0 yorum

DİYABET NEDİR NASIL OLUŞUR ?Diyabet, başta karbonhidratlar olmak üzere protein ve yağ metabolizmasını ilgilendiren bir metabolizma hastalığıdır.Kendisini kan şekerinin sürekli yüksek olması ile gösterir. Diyabet hastalarındaki temel metabolik bozukluk, kan yoluyla taşınan glükozun(şekerin) hücrelerin içine girememesidir. Normal koşullarda besinlerden elde edilen veya karaciğerdeki depolardan kana salınan glükoz pankraeas tarafından salgılanan İNSÜLİN hormonunun yardımıyla hücre içine girer ve orada yakılarak enrjiye dönüşür. Hücrelerin üzerinde değişik maddelerin girmesine izin verilen "kapılar" vardır. Bu kapılar normalde kilitlidirler ve uygun "anahtar" varlığında açılırlar. Diyabet, hücrelerin üzerindeki glükoz "kapısının" açılamaması durumudur. Bu örnekten yola çıkarak diyabetin, anahtar işlevi gören İNSÜLİN hormonu yetersizliğine ve/veya insülinin etkilediği reseptörlerin( hücre kapısındaki kilidin) bozukluğuna bağlı olarak geliştiğini söyleyebiliriz.BELİRTİ VE BULĞULAR:Diyabete bağlı klinik bulgular vücuttaki karbonhidrat, protein ve yağ metabolizmasının bozulmasına bağlıdır. İnsülin eksikliği ve/veya insülin direnci nedeniyle hücrelere giremeyen glükoz belli bir swerum düzeyini(180mg/dl) aştığında idrarala atılmaya başlar. Böbreklerden atılan glükoz beraberinde sıvı atılımını da arttırır ve sonuçta ÇOK VE SIK İDRAR YAPMA(POLİÜRİ) olur. Vücut, Poliüri ile olan sıvı kaybını karşılamak için ÇOK SU İÇİLİR ve bu da POLİDİPSİ olarak isimlendirilir. Organizma, enerji kaynağı olarak glükozu kullanamayınca bir taraftan İŞTAH ARTMASI diğer taraftan yedek enerji depoları olan yağlar ve proteinler yıkılmaya başlar ve bunun sonucunda iştah artmasına rağmen KİLO KAYBI olur. Bu klasik bulguların dışında diyabet hastalarında ÇABUK YORULMA, GÖRME BULANIKLIĞI, SIK DERİ İNFEKSİYONU, KAADINLARDA VAGİNAL MANTAR ENFEKSİYONU gibi bulgular da görülür.TANI:Diyabet tanısı, çeşitli uluslararası kuruluşların(WHO, Amerikan Ulusal Diyabet Veri Gurubu=NDGG) koyduğu aşağıdaki ölçütlere göre konmaktadır.a) Klasik diyabet bulguları olan bir kişide herhangi bir zamanda ölçülen plazma glükoz düzeyinin ³ 200 mg/dl olması,b) En az 8 saatlik aç (kalori almayan) bir kişide plazma şekerinin ³ 140 mg/dl olması. Yakın zamanda Amerikan Diyabet Birliği Açlık Kan Şekeri sınırını ³ 126 mg/dl olarak belirlemiştir. c) Şeker yükleme testinde (OGTT) 2. Saatdeki plazma glükoz düzeyinin ³ 200 mg/dl olması.Hasta hayatının sonuna kada bu hastalıkla yaşamak zorundadır. Kesin tedavisi yoktur ama kontrol altında tutulabilir bir hastalıktır.

28.08.2008

Sadece su içip oruç tutulur mu?

0 yorum

Bakanlık, yeterli ve dengeli beslenmenin ramazan ayında da sürdürülebilmesi amacıyla, günün oruç tutulmayan bölümünde en az üç öğünü tamamlamak ve sahur öğününü atlamamak gerektiğine işaret etti. Bakanlık, sahuru atlamanın yaklaşık 12 saat olan açlığı, ortalama 18 saate çıkardığını belirterek, bu durumun günün daha verimsiz geçmesine neden olacağını bildirdi.Sağlık Bakanlığı, ramazan öncesinde oruç tutacaklar için altın uyarılarda bulundu. Bakanlık, ramazan ayında yapılan en önemli beslenme değişiklikleri arasında oruç tutan kişilerin günlük beslenme şekli ve öğün sayısını değiştirerek üç ana öğün olan günlük beslenme düzeninin iki öğüne indirilmesi ve özellikle hamur işleri, tatlılar, kırmızı et, ekmek, pilav ve makarna tüketiminin arttığını bildirdi. Oruç tutarken sağlıklı ve çeşitli besin seçenekleri ile yeterli ve dengeli beslenmenin sağlanmasının esas olması gerekliliğine işaret eden Sağlık Bakanlığı, yeterli ve dengeli beslenmenin ramazan ayında da sürdürülebilmesi için günün oruç tutulmayan bölümünde en az üç öğünü tamamlamak ve sahur öğününü atlamamak gerektiğini bildirdi.SAHURDA SADECE SU İÇEREK NİYETLENMEK VE GECE YATMADAN ÖNCE YEMEK YEMEK ZARARLISağlık Bakanlığı, yapılan yanlışlardan birinin ise, sahurda sadece su içerek niyetlenmek veya gece yatmadan önce yemek yemek olduğunu kaydetti. Bakanlık oldukça zararlı olan bu tip beslenme tarzının yaklaşık 12 saat olan açlığı, ortalama 18 saate çıkardığını, bunun da açlık kan şekerinin daha erken saatlerde düşmesine ve buna bağlı olarak günün daha verimsiz geçmesine neden olduğunun unutulmamsı gerektiğine dikkati çekti. Sahur yemeğinin ağır yemeklerden oluşmaması gerektiğine de işaret eden Sağlık Bakanlığı’nın uyarısında, “Gece metabolizma hızı düştüğü için yemeklerin yağa dönüşme hızı ve kilo alma riski artmaktadır. Bu nedenle sahura mutlaka kalkılmalı ve bu öğünde süt, yoğurt, peynir gibi besinlerden oluşan bir kahvaltı yapılmalı ya da çorba, sebze ve kurubaklagil yemeklerinden oluşan bir öğün tercih edilmelidir” denildi.İFTAR SOFRALARINDA İHTİYACIN 2-3 KAT FAZLASI BULUNUYORİftar sofralarındaki çeşitlilik ve bolluğun da zararlı olabileceğini bildiren Sağlık Bakanlığı, iftar sofralarında bir insana yetecek yemeğin 2-3 kat fazlası bulunabildiğini ve iftarda yapılan en büyük hatalardan birisinin de çok hızlı bir şekilde, çok yüksek miktarda besin tüketmek olduğunu ifade etti. Beynin doyma emrini yemekten 15-20 dakika sonra verdiğini belirten Bakanlık, bu durumun ilerleyen günlerde kilo alımına da zemin hazırladığı yönünde uyarıda bulundu.RAMAZAN AYINDA REFLÜYE DİKKATSağlık Bakanlığı, Ramazan ayında karılaşılan sağlık sorunlarına ilişkin de bilgi verdi. Bakanlık bu ayda en sık karşılaşılan sorunlardan birinin mide içinde bulunan yemek ve asitin yemek borusu içine doğru geri kaçması olarak tanımlanan reflü olduğunu bildirdi. Tüm bu rahatsızlıkların ortaya çıkmaması için sağlıklı beslenme önerileri çerçevesinde hareket edilmesi gerektiğine vurgu yapan Sağlık Bakanlığı, oruç tutmanın sağlıklı insanların metabolik dengesinde çok önemli değişiklikler yapmadığı, ancak şeker hastalığı ve karaciğer yetmezliği gibi bazı hastalıklarda veya hamilelik gibi özel durumlarda olumsuz sonuçlar doğurabileceğinin de göz ardı edilmemesi gerektiğinin altını çizdi. Bakanlık, kronik hastalığı olan kişilerin ise, mutlaka ilgili uzman hekime danışarak oruç tutmaları gerektiğini kaydetti.BAKANLIK'TAN ORUÇ TUTACAKLARA ALTIN ÖĞÜTLERSağlık Bakanlığı, oruç tutanlar için sağlıklı beslenme önerilerini ise şöyle sıraladı:-Ramazan ayı süresince yeterli ve dengeli beslenmeye özen gösterilmelidir.-Ramazan ayında öğünler; sahur ve iftarda iki ana öğün ile, iftardan sonra 1-1.5 saat aralıklarla iki ara öğün şeklinde düzenlenmelidir.-Oruç tutanların mutlaka sahur yapmaları sağlığın korunması açısından önemlidir. Sahur yemeğinde süt, yoğurt, peynir gibi besinlerden oluşan hafif bir kahvaltı yapılmalı ya da çorba, sebze ve zeytinyağlı yemeklerden oluşan bir öğün tercih edilmelidir. Ancak gün içerisinde aşırı acıkma problemi olanların midenin boşalma süresini uzatarak acıkmayı geciktiren kuru fasulye, nohut, mercimek, bulgur pilavı gibi yemekleri tüketmesi; aşırı yağlı, tuzlu ve ağır yemekler ile unlu gıdalardan uzak durulması uygundur.-İftara peynir, domates, zeytin gibi kahvaltılıklar veya çorba gibi hafif yemeklerle başlanılması, 10-15 dakika sonra az yağlı et yemeği, sebze yemeği veya salatayla devam edilmesi uygundur. Yine enerji veren ancak kan şekerini dengeli bir biçimde yükselten besinler (beyaz ekmek, pirinç pilavı gibi glisemik indeksi yüksek olan gıdalar yerine bulgur pilavı, kepekli ekmek veya kepekli makarna gibi posalı besinler) tercih edilmelidir.-Günde ortalama 2- 2,5 litre su içmeye, bununla birlikte enerji verirken sıvı ihtiyacını da karşılayacak ayran, taze sıkılmış meyve suları, soda, sebze suları içmeye özen gösterilmelidir.-İftarda aşırı şerbetli, yağlı tatlılar yerine; sütlü tatlılar (sütlaç, güllaç, muhallebi vb.) veya meyve tatlıları tercih edilmelidir.-Yemekleri hızlı yemekten kaçınmalı, yavaş yavaş ve iyice çiğneyerek yenilmelidir.-Tek seferde büyük porsiyonlar yerine, iftardan sonra birer saat ara ile her seferinde azar azar küçük porsiyonlar şeklinde beslenilmelidir.-İftar yemeğinden hemen sonra televizyon veya bilgisayar karşısına geçmek, koltukta dinlenmek yerine biraz hareket etmek, kısa mesafeli yürüyüşler yapmak sindirime yardımcı olması açısından yararlı olmaktadır.-Ramazan ayında yemeklerin pişirme yöntemleri de çok önemlidir. Özellikle ızgara, haşlama ve fırında yapılan yemekler tercih edilmeli, kavrulmuş, tütsülenmiş ve kızartılmış besinlerden uzak durulmalıdır.-Beslenme düzenindeki değişikliklere bağlı olarak oluşabilecek kabızlığı önlemek için, yemeklerde lif oranı yüksek gıdalar (kurubaklagiller, kepekli tahıllar, sebzeler) ve ara öğünlerde de taze ve kuru meyveler, ceviz, fındık, badem gibi kuru yemişler tercih edilmelidir.

 

Zirve100 Toplist
Türkiyenin Tikky Sitesi Türkiyenin Tikky Sitesi